Alan Adı Alırken Dikkat
Edilmesi Gereken Konular
Alan adları internetin hayatımızın her alanına girmesinin ardından
şirketlerin varlıklarının önemli bir kısmını oluşturmaya başladılar. Klasik
yöntemlerle çalışan pek çok şirket internet siteleri aracılığı ile internet
ortamında da var olamaya çalıştığı gibi, sadece sanal ortamda faaliyet gösteren
birçok önemli şirket de ticari hayata atıldı. Dolaysıyla şirketlerin internet
adresleri de gün geçtikçe önem kazanmaya başladı.
Temel faaliyetlerini internet üzerinden geçekleştiren birçok
şirket için alan adına ilişkin bir sorun yaşanması faaliyetlerinin durma
noktasına gelmesi anlamını taşıyor. İnternet üzerinde satış veya pazarlama
faaliyeti olmayan şirketler için bile alan adlarının tescil edilememesi veya
tescilin iptal edilmesi önemli sorunlara yol açıyor. Bu nedenle alan adlarını
alırken başvuruların dikkatli yapılması ve verilen bilgilerin gerçeğe uygun
olması ileride ortaya çıkabilecek pek çok sorunu engelliyor.
Bu konuda en yaygın yanılgı gTLD (generik top level domains)
olarak adlandırılan ve ülke son eki içermeyen, .com, .net, .org gibi alan
adlarının tescili için herhangi bir hak sahipliğinin aranmıyor olduğu düşüncesidir.
Bu yanılgının kaynağı, başvuruların internet ortamında bir form doldurularak
yapılması ve başvuru formunda verilen bilgilerin gerçekliğinin alan adı tescili
sırasında kontrol edilmiyor olmasıdır. Ancak göz ardı edilen nokta hak
sahipliğine ilişkin belge istenmiyor olmasına rağmen başvuru yapanın başvurusu
sırasında sunmuş olduğu bilgilerle bağlı olduğudur. Bu nedenle başvuru
sırasında belirtilmeyen her türlü bilgi ileride bir sorun yaşandığında kullanılamayacak
veya hak sahipliğinin ispatlaması için ciddi çalışmalar yapılması gerekecektir.
Yaşanabilecek sorunları görebilmek için öncelikle gTL alan
adlarından kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yollarını kısaca incelemek
gerekir:
Alan adlarından kaynaklanan şikayetler (örneğin bir şirketin
markanızı veya ürününüzün adını alan adı olarak tescil ettirdiği veya
rakibinizin alan adınıza çok benzer bir alan adı tescil ettirdiği gibi) adlarının
dünya çapındaki organizasyonu ve dağıtılmasını üstlenmiş kurum olan ICANN (Internet
Corporation for Assigned Names and Numbers) tarafından belirlenmiş olan 4 hakem
kurumdan birisine iletilmelidir. Bu kurumlardan en bilineni ve en çok sayıda
uyuşmazlığı çözümlemiş olanı WIPO (World Intellectual Property Organisation/
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) dür. Örgüt internet ortamında kendisine iletilen
şikayetleri öncelikle şikayet edilen tarafın da görüş ve savunmasını alarak
çözüme ulaştırmaktadır. Uyuşmazlık çözüm prosedürünün büyük bir bölümü on-line
ortamda gerçekleşmektedir. Bu işlemler sırasında alan adı sahibinin tescil
sırasında vermiş olduğu iletişim bilgileri kullanılmaktadır. Dolayısıyla tescil
başvurusunda adresini veya e-posta adresini tam ve doğru olarak vermemiş olan
veya şirket adına yapılan tescillerde iletişim adresi olarak şirket yetkilisi
yerine o anda tescili yapmakta olan kişi veya kurumu belirten kişi veya
şirketler, kendileri aleyhine yapılan başvurulardan habersiz kalacaklarından
savunma haklarını kullanamayacaklardır. Hakemin vereceği karar doğrudan ICANN
tarafından uygulanacağından, alan adı sahibinin değil savunma yapmak, kendisi
hakkında yürütülen işlemlerden haberi bile olmayacaktır. Alan adının
kendisinden alınıp bir başkasına transfer edilmiş olduğunu internet sitesine
girmeye çalışınca bir başka firmanın sitesini görerek anlaması işten değildir
ve maalesef bu durumda karar kesinleşmiş olduğundan yapılacak bir şey
kalmamıştır.
Hakkında yapılan şikayetten haberdar olabilenlerin bile bazen
çok fazla savunma imkanı olmamaktadır. Çünkü bu alan adlarına ilişkin
uyuşmazlıkların çözümü UDRP (uniform domainname
dispute resolution policy) adı verilen yeknesak uyuşmazlık çözüm
kuralları çerçevesinde yapılır. Bu kurallar alan adlarının dünya çapındaki
organizasyonu ve dağıtılmasını üstlenmiş kurum olan ICANN (Internet Corporation
for Assigned Names and Numbers) tarafından belirlenmiştir. Bu kurallar
uyarınca, bir alan adının tescilinin iptalini isteyen kişi ya da kurumun
aşağıdaki üç hususu birden ispat etmesi gerekir:
a)
Alan
adının markası ile aynı veya karışıklığa yol açacak şekilde benzer olduğunu,
b)
Alan
adını tescil ettiren kişi veya kurumun alan adını kullanmak için hiçbir haklı
gerekçesi olmadığını
c)
Alan
adının kötü niyetli olarak tescil ettirildiğini.
Alan adının tescil ettiren kişi tarafından kullanılması için
haklı bir gerekçe olup olmadığı tescil ettiren kurumun tescil işlemleri
sırasında vermiş olduğu bilgilere bakarak belirlenecektir. Tescil aşamasında
gerçek isminizi veya şirketinizin ismini vermemiş olmanız durumunda b) ve c)
şıklarının aksini ispat etmeniz çok mümkün olmayacaktır.
Olayı yaşanmış bir örnek üzerinden incelemek gerekirse. www.aidatours.net
adresi bir Türk şirket adına tescil edilmiştir. Tescili şirketin bilgi işlem
faaliyetlerini şirket dışından yürütmekte olan bir danışman yaptırmış ve alan
adı sahibi hanesine kendi adını ve adresini yazmıştır. Aida Crouses Germany adlı
şirket bu alan adının iptali için hakem olarak WIPO’ya başvurmuş ve gerekçe
olarak da alan adının kendi markası ile aynı olduğunu, tescil ettiren kişinin
bir şahıs olduğunu ve alan adını kullanmak için hiçbir haklı nedeni olmadığını
ve dolayısı ile kötü niyetle tescil ettirmiş olduğunu ileri sürmüştür.
Neyse ki danışman tescil başvurusunda kullanmakta olduğu bir
e-posta adresini vermiş olduğundan şikayetten zamanında haberdar
olunabilmiştir. Ancak yaşanan sorun danışmana karşı yapılmış olan şikayete
şirket olarak müdahale edebilmek olmuştur. Hakem haklı olarak savunmayı alan
adının sahibi olarak görünen danışmandan istemiştir ve şirket alan adı
sahibinin danışmanı olduğunu ve alan adının hataen kendisi değil de danışmanı
adına tescil edildiğini ispatlamak zorunda kalmıştır. Bu örnek Türk şirketin
savunmasının haklı bulunması ile alan adının bu şirkette kalmaya devam etmesi kararıyla
sonuçlanmıştır. Ancak tescilin şirket adına yapılmış olduğunun ve iyi niyetin
ispatı çok zahmetli bir süreç olmuştur. Bu örneğin yanında maalesef hakkında
yürütülen şikayet incelemesinden ancak karar verilip alan adının iptali üzerine
haberdar olan veya tescilde kullanılan isimle gerçek kullanıcı şirket
arasındaki bağlantıyı ispatlayamayan ve alan adını kaybeden birçok şirket
vardır.
Bu nedenle alan adı tescili sırasında belge talep
edilmemesine rağmen bunun alan adının tescili için hiçbir haklı neden
aranmadığı şeklinde yorumlanmaması ve tescil sırasında verilen iletişim
bilgilerinin doğru ve tam olması, şirket adına yapılan başvurularda aracı kişi
veya kurumun değil şirketin adının ve iletişim bilgilerinin kullanılması
gerekmektedir. Ayrıca burada verilen bilgilerin olası bir uyuşmazlık çözüm prosedürü
sırasında belgelenerek ispatlanması gerektiği de akılda tutulmalı ve başvuru
sırasında verilen bilgilerin ispatlanabilir olamasına dikkat edilmeli, örneğin
var olmayan bir şirket veya kişi adına veya alınmamış bir marka belgesine
dayanılarak başvuru yapılmamalıdır.