24 Ekim 2010 Pazar

GSM Ücretlendirilmeleri ve Tüketici Hakları -TÜDER basın bülteni

Zeytinlik Mahallesi, Halit Ziya Uşaklıgil Caddesi, Daimi Halk Pazarı No:67
(Caroussel AVM Arkası)Bakırköy/İstanbul www.tuder.net  bilgi@tuder.net  0 212 543 72 57
 
Basın Bülteni ( 11.10.2010)
GSM Ücretlendirilmeleri ve Tüketici Hakları
 
1990’lı yıllardan başlayarak kanunlarda yapılan değişiklikler,  katma  değerli  Telekomünikasyon  hizmetlerinin lisans yoluyla özel sektör tarafından işletilmesi yolunu açmıştır. Bu radikal değişimler, maalesef mevzuat  yükümlülüklerini  belirlemekten öteye gidememiş, enformasyon çağının temel yapı taşı olan telekomünikasyon sektörü; kamu, iş ve halkın yararına işleyen ekonomik bir değer haline getirilmek yerine, onlarca yıl Devlet tekeli zamanında uygulanan “ücretlendirme modellerine” sıkıştırılarak, Maliye Bakanlığı koruması altında, tüketicinin ekonomik haklarından uzak, yalnızca kâr odaklı bir yaklaşımla, sadece gelir sağlanan bir kaynak olarak kalmaya devam etmiştir.
 
Konu ile ilgili olarak 11.10.2010 tarihinde TÜDER’ in düzenlediği basın toplantısında dile getirilen TÜKETİCİ TALEPLERİ  aşağıda belirlenmiştir:
 
1. Bilgi Teknolojileri ve İletişim kurumu (BTK);  ücret tarifelerini düzenlerken “KÂR ODAKLI” olmak yerine çağdaş ülkelerdeki gibi “TÜKETİCİ ODAKLI” düzenlemeler yapmak, uygulatmak , serbestleşmenin önündeki tüm engelleri kaldırarak piyasa ekonomisinin tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini sağlamak ve bunun için de ekonominin zayıf tarafını (tüketiciler) koruyup kollamaktır.
Bu bağlamda;
Ara bağlantı ücretlerini düzenlemekle yükümlü olan BTK’ nın, WEB sayfasında  açıklanan  ücret tarife listesi
( 01.04.2010 yürürlük tarihi) baz alınarak TÜDER tarafından GSM işletmecilerinin; MALİYET BAZLI  ÜCRETLENDİRME sonucunda elde edilen kazanç,konuşma ücretinin 9  misline  çıkmaktadır. Ayrıca bu ücretlendirme ile özellikle tarife paketlerinde süre  aşımında,  ücretlerin saniye bazlı olmak yerine, peryot bazlı ( 6 saniye)birim süreyle ücretlendirilmesi sonucu kazanç; konuşma ücretinin 16 misline kadar yükseltebilmekte ve tüketicinin ekonomik hakları zedelenmektedir.
 
2. PERYOT BAZLI ( 6 saniye) ÜCRETLENDİRMEDEN SANİYE BAZLI ÜCRETLENDİRMEYE GEÇİLMELİDİR: Tüketicinin konuşma sırasında kullanmadığı sürelerin ücretlendirilmesinden kaynaklanan HAKSIZ KAZANCIN ortadan kaldırılması ve tüm faturalı - ön ödemeli yurtiçi ve yurt dışı tarifelerde  SANİYE BAZLI ücretlendirilmeye geçilmesi  kaçınılmazdır.
Günümüzde, sayısal teknoloji sayesinde, telekomünikasyon kaynakları saniye bazında değerlendirilerek “konuşma” yapılmaktadır. Bu bağlamda, AB üye ülkelerinde yurtiçi tarifelerinde uygulanan  ve 2009 Temmuz ayından geçerli olmak üzere roaming yani ülke dışında  yapılan konuşmalarda da  saniye bazlı ücretlendirme  uygulamasına geçilmiştir. Oysa Türkiye, yurtdışında GSM hizmeti tüketilirken (ROAMING) dakika bazlı ücretlendirme yapmaya devam etmektedir. Yani yurt dışında  konuşan Türkiye Tüketicisine konuşma ücretleri ve o ülkenin vergisi tahakkuk ettirildiği halde, bir kez de Türkiye’de  konuşmalar dakika bazlı  ücretlendirilerek üzerinden ÖİV ve KDV alınmaktadır.
 
3. Dünyanın en pahalı cep telefonunu kullanan 62.7 milyon kullanıcının  ekonomik çıkarları gözetilmeden özellikle frekans kullanımında çifte vergilendirme uygulaması yapılmaktadır. TÜKETİCİLERİN SIRTINDAN ÇİFTE VERGİLENDİRME KAMBURU kaldırılmalı ve   TÜRKİYE TÜKETİCİSİ dünyanın en çok sömürülen tüketicisi olmaktan kurtarılmalıdır. 
 
 
 
 
 
 
 
Bir operatörün faturalı abonesinin AB’de (Belçika) toplam roaming ücreti ÖİV ve KDV vergileri dahil 60 saniyesi 4,60 TL olarak verilmekte ve  Belçika’da 65 saniye konuşan faturalı bir Türkiye abonesi 9,20 TL fatura ödemektedir. Ancak saniye bazında ücretlendirme yapılması durumunda ise (Avrupa Komisyonunun önerisi çerçevesinde) saniyesi 0,08 TL olan ücretlendirme ışığında sadece 4,98 TL ödeme yapılması gerekmektedir. Abone kullanılmayan 55 saniye karşılığında % 85 fazla ödeme yapmaktadır. Kaldı ki bu ücretler ayrıca çifte vergilendirmeye de tabidir. Çifte vergilendirme yapılmasaydı ve saniye bazlı ücretlendirme uygulansaydı Belçika’da 65 saniye görüşmenin roaming ücreti 9,20 TL yerine 3,70 TL civarında olması gerekirdi. Bu durumda Türkiye tüketicisi bir AB tüketicisine göre %150 daha fazla ücret ödemeye mecbur bırakılmaktadır.
 
4.CEP TELEFONLARI “TELSİZ” DEĞİLDİR; BU NEDENLE  GSM kullanımında  kullanıcının ödemek zorunda kaldığı vergiler, gerekli düzenlemeler yapılarak en kısa zamanda kaldırılmalıdır.
Telekomünikasyon sektöründe yeni nesil servis bazlı hizmetlere  “telsiz ruhsat bedeli”, “yıllık    telsiz kullanım bedeli” ve “ilk tesis ücreti” gibi eski nesil teknolojilerde uygulanan ücretlendirmelerin  de uygulanması durumunun, tüketicinin ve rekabetin korunması perspektiflerinden bakılarak telekomünikasyon hizmet/ servislerinin verimlilik ve tüketicinin ekonomik çıkarları göz önüne alınarak yeniden ekonomik kriterler çerçevesinde modernize edilmesi   gerekmektedir.
GSM Operatörleri sundukları hizmet/servis ücretlerine frekans kullanımı için ödedikleri lisans bedellerini “fiyat-maliyet” hesaplamasına dayanarak orantılı olarak tüketiciye yansıtmaktadırlar.
Her şeyden önce; konuşma bazında ücretlendirme yapan GSM operatörleri abonelerden (tüketiciden) konuşma bedeli içinde lisans bedellerini de tahsis etmekle birlikte BTK adına alınan “Telsiz Ruhsatı” ve “Yıllık Telsiz Kullanım” bedelleri abone (tüketici) tarafından “frekans kullanım bedeli” olarak iki kere ödenmektedir.
GSM abonelerinden ilk abonelik sırasında alınan “tesis ücreti” de Telsiz sistemlerinin kayıt altına alınması esasına dayanmaktadır. Halbuki GSM sistemlerinde aboneler, GSM operatörleriyle karşılıklı yaptıkları sözleşmeyle hukuki, ekonomik ve teknik şartları belirlerler. Bu bağlamda abone faturalarında görüldüğü gibi aboneler GSM operatörünün rastgele kullandığı frekansına karşılık “aylık ücret” ödemeyi kabul eder. Bu durumda GSM abonesi iki kere tahsis ücreti ödemiş olmaktadır.
Tüketiciden alınan Telsiz Ruhsat ücreti (bir seferlik alınan 12.30 TL; Telsiz Kanunu Mad.27), Telsiz Kullanım Ücreti (her yıl alınan 12.30 TL; Telsiz Kanunu Mad.27), İlk Tesis Ücreti (31.80  TL) gibi tüketiciden alınan her üç tahsis kaldırılmasını Ulaştırma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve BTK’dan acilen beklemekteyiz.                 
 
5. 1999 yılında depremle birlikte çıkarılan ve 2002 yılında kalıcı hale getirilen Dünya’da örneği olmayan ÖİV kaldırılmalıdır.
 
 Konuşmaya Endeksli Ödenen Özel İletişim Vergisi                          %  25,00
 Cihaz alımında ödenen               Özel Tüketim Vergisi                                       %  20                                   
 
GSM sektöründe teknolojiyle gelen önemli yenilikler ve rahatlıklar; zaman içinde tüketicilerin verimlilikten yararlanmaları yerine, orantılı olarak artan ödemelerin ağır yükü altında kalmaya mahkum edilmiş ve toplumda ciddi bir huzursuzluk ve memnuniyetsizlik yaşanmasına neden olunmuştur. Evrensel bir tüketici hakkı olan “Ekonomik çıkarların korunması” hakkı bağlamında, Türkiye tüketicileri dünyanın en pahalı iletişim  hizmetlerini kullanmak zorunda bırakılmışlardır.
Bu gerçekler ışığında yaşanmakta olan AB sürecinde “Tüketicinin   ekonomik değerlerinin korunması” ilkesi altında telekomünikasyon hizmet ve servisleri ücretlendirme modellerinin  başta Hükümet olmak üzere Ulaştırma ve Maliye Bakanlıkları ile BTK  tarafından  zaman geçirmeden çağa uygun hale getirilmesini ,
teknolojik gelişmelerin yarattığı maliyet düşüşlerinin tüketiciler lehine yansıtılmasını bekliyor ve talep ediyoruz.

7 Ekim 2010 Perşembe

kişisel veriler (2)


1.      Mevzuatımızda kişisel veri ve özel hayatın gizliliği
Özel hayatın gizliliği Türk Ceza Kanunu ile koruma altına alınmıştır. TCK 9. Bölüm aşağıdaki şekildedir:
DOKUZUNCU BÖLÜM
Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Haberleşmenin gizliliğini ihlâl
MADDE 132. - (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlâli haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.


Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
MADDE 133. - (1) Kişiler arasındaki alenî olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerden biri işlenerek elde edildiği bilinen bilgilerden  yarar sağlayan veya bunları başkalarına veren veya diğer kişilerin bilgi edinmelerini temin eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu konuşmaların basın ve yayın yoluyla yayınlanması hâlinde de, aynı cezaya hükmolunur.
Özel hayatın gizliliğini ihlâl
MADDE 134. - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
Kişisel verilerin kaydedilmesi
MADDE 135. - (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
MADDE 136. - (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Nitelikli hâller
MADDE 137. - (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Verileri yok etmeme
MADDE 138. - (1) Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
Şikâyet
MADDE 139. - (1) Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
MADDE 140. - (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. 
Özel hayatın gizliliği başlıklı 134. Maddede her ne kadar özel hayat tanımlanmamışsa da, bölüm başlığı “hayatın gizli alanına ilişkin suçlar” dır. Buradan ancak hayatın gizli alanının, yani kişinin herkesin önünde yaşamadığı, toplumun genelinden gizlediği alanının ifşasının yasaklandığı anlaşılmaktadır. Yargıtay bir kararında özel hayatın gizli alanını “özel hayatın gizli alanı dediğimiz ve sadece bireyi ilgilendiren alanın hiçbir şekilde müdahale edilemeyecek alandır.” Hukuk Genel Kurulu Esas: 2002/2-617 Karar: 2002/648 şeklinde tanımlamıştır. Yargıtay yine aynı kararında kişinin cinsel hayatını ve tercihlerini özel hayatın gizli alanına örnek göstermiştir.
 
Son anayasa değişikliği ile kişisel verilerin korunması anayasa metnine girmiştir. Son düzenleme Anayasa’nın 20. Maddesi’ne ek madde geliyor. Ek madde şöyle: “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla istenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” Biçimindedir. 

neler kişisel veridir?
Ülkemizde kişisel verilerin korunmasına ilişkin özel bir yasa yoktur. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından hazırlanan ve halihazırda Kurumun web sayfasında görüşe açık bulunan Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel Verileri İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında Yönetmelik Taslağına http://www.btk.gov.tr/Basin_Duyurular/Duyurular/kamuoyu/2009/verigizliligiyon.doc , adresinden,  kişisel verilerin korunması hakkında kanun taslağı’na http://www.kgm.adalet.gov.tr/tbmmkom/kisiselveriler.pdf adresinden ulaşılabilir.
Türk Ceza Kanunu’nda yukarıda belirtmiş olduğum üzere 135 ve devam maddelerinde kişisel verilerin korunması düzenlenmiştir, ancak kişisel veri tanımı yoktur. Tasarılarda kişisel veri “Belirli veya kimliği belirlenebilir gerçek ve tüzel kişilere ilişkin bütün bilgiler” olarak tanımlanmıştır.

17 Eylül 2010 Cuma

TC kimlik numarası kişisel veri midir?

TC kimlik numaralarının her yerde açıkça kaydedilmesi, tüm işlemlerde tüm şirketlerce talep edilmesi ve son dönemde yaşanan ihlaller herkesin aklına TC kimlik numarasının kişisel veri olup olmadığı ve dolayısıyla kişisel verilere özel korumadan faydalanıp faydalanamayacağını getirdi.

Bu konuda öncelikle kişisel verinin tanımını incelemek ve daha sonra Türk Ceza Kanunu'nda kişisel verilere ilişkin düzenlemelere bakmak gerekecektir.Mevcut düzenlemede konu Türk Ceza Kanunu'nda "Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar" başlığı altında ele alınmıştır. burada öncelikle özel hayatın gizliliğine ilişkin suçlar 134. madde ile düzenlenmiştir. bu maddede de özel hayat düzenlemesi yapılmamıştır. ancak bölüm başlığından özel hayatın gizli alanının gizliliğinin ihlalinin suç olduğu ve tersi yorumdan da özel hayatın kamuya açık kısmının gizliliğinin korunmasından bahsedilemeyeceği yorumu yapılabilir. gerçekten de, kişinin kamuya açık alanda yaptığı konuşmalar, yayınladığı yazıları, arabasının marka model ve plakası, kıyafetleri, adı, soyadı gibi herkese açık verilerin gizliliğinin ihlalinden bahsedilemeyeceği açıktır. bu nedenle TC kimlik numarasının özel hayatın gizli alanında olduğundan bahsedilemeyeceği görüşündeyim.


135. maddede ise kişisel veri tanımlanmamış olmakla birlikte 2. bentte "Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır." ifadesi yer almaktadır. Buradan en azından kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantıları kişisel veri olarak kabul edildiği açıktır. Bu kişisel veri örneklerine bakıldığında kişinin karakter özelliklerine, özel hayatına dünya görüşüne ilişkin konulara ilişkin verilerin kişisel veri olarak sayılmakta olduğu görülmektedir. Bu bağlamda da TC kimlik numarasının kişisel veri olarak kabul edilemeyeceği görüşündeyim. Çünkü TC kimlik numarasının amacı kişinin kendisini tek bir numara ile kamu kurumlarına ve özel kurumlara tanıtması, 

28 Ağustos 2010 Cumartesi

kişisel verilerimize ne oluyor? (I)

Son günlerde kişisel verilerin gizliliği, kişisel verilerin krunmasının önemi ile ilgili tartışmalar alevlendi. bunun temel nedeni yakın zamanda yaşanan ve medyada önemli yer tutan kişisel verilerin satılması olayları.
öncelikle her ne kadar son zamanlarda konu popüler hale gelmişse de, aslında konunun Türkiye'deki geçmişinin birkaç yıl öncesine, son genel seçimlere dayandığını söyleyebiliriz. hatırlarsanız bazı işgüzar adaylar, seçmen listelerini olduğu gibi, bütün halinde internette yayınlamışlar, bunu da kimin nerede oy kullanabileceğini kolayca bulması adına seçmene kolaylık olması için (!) yapmışlardı. Bunun doğal sonucu tüm seçmenlerin ad soyad, TC kimlik numarası, adres bilgilerinin ve diğer bazı nufus bilgilerinin kopyalanabilir şekilde internette yayınlanması oldu. Bazı akıllı girişimcilerin bunları kopyalayıp basit birer arayüzle satması da kaçınılmazdı tabii ki.

O dönemde çok az sayıda kişi durumun vahametini farkedip yapılanın kişisel verilerin gizliliğinin ihlali olduğu konusunda itiraz etti ve şikayetçi oldu. Ancak bu itiraz ve şikayetler bir kere dağılmış olan verilerin kullanılmasını tabii ki engelleyemeyecekti.

Daha sonra Almanya'da yaşanan kişisel verilerin açığa çıkartılması, paylaşılması olayı ve ardından gelen tartışmalarla olay ülkemizde de dikkat çekmeye başladı. Bu dönemde internetten kopyaladıkları seçmen kayıtlarını bazı memur ve yetkilileri kandırarak veya kendi yanlarına çekerek tapu verisi, araç verisi, banka hesapları gibi diğer veritabanlarını da ekleyerek paket haline getirip satmaya başladılar.

Konunun en acı yanı ise en önemli hatta tek müşterilerinin avukatlar olması. Bu bir yandan hukukun savunucusu olaması gereken meslektaşlarımızın hukuk dışı yollara sapmaya malesef ne kadar meyilli olduklarını gösterirken, bir yanda da devlet kurumlarında teknolojinin kullanımının yaygınlaşmamasının avukatları bu tür yasa dışı yollara sapmaya itmiş olduğu şeklinde de yorumlanabilir. Aslında Avukatlık Kanunu gereği ilgili verilere ulaşma hakkı olan avukatların, icra dairelerinde ve kalemlerde adres sorgulamak mümkün olduğu halde memurlar bunu kullanmamakta ısrarcı oldukları için bu yola sapmak zorunda kalmış olmaları malesef yurdumuz acı gerçeği.

Son durumda veritabanlarına erişilerek verileri okunmak suretiyle çalınan kurumlar veritabanlarına belli sabit IPler dışında erişilememesi, kullanıcı adı ve şifrelerin kullanıcılara zimmetlenmesi ve yapılan sorgulardan kullanıcı adının sahibinin sorumlu tutulması, tüm erişimlerin kayıt altına alınması gibi maliyetli ve kullanıcı açısından zorluk yaratabilecek tedbirlerle de olsa verileri korumayı başardılar. Ancak seçim sırasında internette yayınlanan adres ve kimlik bilgilerinin artık geri alınması mümkün değil. İnternette kısa bir arama ile pekçok paylaşım ortamında rahatlıkla bulunabileceklerine eminim.

Bu verilerin ne kadarının kişisel veri kabul edilebileceği, kişisel veri olup olmadıkları ise ancak başka bir yazıda ele alınabilecek genişlikte bir konu.

27 Ağustos 2010 Cuma

Merhaba

Bu blogta bilişim hukuku ile ilgili tüm konuları tartışmak, karşılıklı olarak  bilgimizi paylaşmak amacını taşıyorum. Bu arada uzun süredir aklımda olmasına rağmen elimin bir türlü açamadığım bloğumu hazırladığı için Onur Can Yükrük'e de teşekkürlerimi iletiyorum.