İNTERNETTE FİKRİ HAKLAR
Günümüzde teknolojinin gelişmesi ve bunun sonucu olarak da internet bağlantılarının hızlanması sonucu internet üzerinden fikri hakların ihlal edilmesi gün geçtikçe daha önemli bir hukuki sorun olmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden birisi Amerikan Yayıncılar Birliği başkanın Patricia Schroeder’ın da belirttiği gibi
pekçok kişinin telif haklarının sıkı yasalarla korunmasının internetin
“açık” yapısını zedeleyeceğini düşünmesidir. Burada “açıklık” ifadesiyle kastedilen ise telif hakkına konu eserlere ücretsiz olarak erişilebilmesidir, ki bu durumda kaybedenin eser sahibi ve yayıncı olacağı açıktır. İnternet kullanıcılarının internet üzerinden erişebilecekleri eserlere ücret ödememe yönündeki alışkanlıkları o kadar yerleşik bir alışkanlık halini almıştır ki basılı kitapları her zaman rekor sayılarda satılan ünlü yazar Stephan King daha önce yayınlanmamış bir romanını internet ortamında yayınlamayı ve okuyuculardan bilgisayarlarına indirdikleri her bölüm başına 1 $ almayı denemiş, fakat giderlerini karşılayacak sayıda kişi bu ücreti ödemediğinden projeji yarıda bırakmak zorunda kalmıştır.
İnternet üzerinden gerçekleştirilen telif hakkı ihlallerinin bu kadar artmasının bir diğer nedeni de kullanıcıların evlerinde bilgisayar başında oturarak gerçekleştirdikleri bir eylemin korsanlık olabileceğini düşünmemeleri yani bu konuda yeterli toplumsal bilincin oluşmamış olmasıdır.
Internet Word Stata’ın yapmış olduğu bir araştırmaya göre 2005 yılı Mart ayı itibarı ile dünya üzerinde 888,681,131 internet kullanıcısı vardır. İnternet kullanımının yaygınlaşması ve erişim hızlarının artması ile gerçek ortamda var olup
teknoloji marifetiyle dijital ortama taşınan
ve dijital ortamda yaratılmış olan eserler üzerindeki hakların internet vasıtası ile ihlali gittikçe yaygınlaşmakta ve hak sahipleri için önemli kayıplara yol açmaktadır. Sadece müzik eserlerinin yasadışı kopyalarının taranıp istenilen eserlerin kullanıcının bilgisayarına kopyalanmasına olanak tanıyan bir sistem olan Napster’ı
aynı anda 1.57 milyon kullanıcının kullanmakta olması
,
veya Türkiye’de kullanıcıların %32,71 inin telif haklarının internet ve paylaşım programları ile ihlal edildiğini belirtmeleri
konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın amacı öncelikle bu eserler üzerindeki hakları ve bu hakların internet vasıtası ile ihlal biçimlerini saptamak, daha sonra da bu konuda gerek mahkeme dışı önleyici tedbirler, gerekse ihlallerin gerçekleşmesi üzerine başvurulabilecek olan hukuki yolları incelemektir.
İnternet üzerinden yasa dışı yollarla telif hakkına konu eserleri çoğaltan, dağıtan, yayınlayan veya bunlara destek olan kişi veya kurumlar faaliyette bulundukları ülkede haklarında yasal kovuşturma başlatıldığında veya önleyici tedbirler alındığında çok rahatlıkla birkaç saat içerisinde farklı bir ülkeden çalışmaya başlayabilmekte ve hatta kimi zaman faaliyet ve suçun oluşma yerlerinin tespiti mümkün olmadığından yetkili yargı makamlarını ve uygulanacak hukuku belirlemek olanaksızlaşmaktadır. Bu nedenle, gerek önleyici tedbirler, gerekse başvurulacak hukuki yollar uluslar arası ve uluslar üstü nitelikte olmak zorundadırlar. Bu konuda IFPI (International Federation of the Phonographic Industry, Fonogram Endüstrisi Uluslar Arası Federasyonu),
RIAA (Recording Industry Association of America, Amerikan Müzik Endüstrisi Birliği), MPA (Motion Picture Association, Film Birliği), Stop Piracy Now, Inc.
ve BSA (Business Software Alliance, İş yazılımları Birliği)
gibi fikir ve sanat eserleri üreten endüstrilerin meslek örgütleri ve AB’nin (Avrupa Birliği) çeşitli organlarının ve özellikle de WIPO’nun (Word Intellectual Property Organization, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) çeşitli önleyici ve düzenleme getirici faaliyetleri vardır.
Bu çalışmada öncelikle nelerin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) kapsamında eser kabul edilebileceğini inceleyecek, daha sonra da eserlere ilişkin hakları ve ihlalin sonuçlarını inceleyeceğiz.
FSEK’e göre “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere bir fikri ürünün eser olarak tanımlanabilmesi için öncelikle sahibinin hususiyetini taşımalı yani kendisini meydana getiren kişiden özellikler taşımalıdır. Bu nedenle herkesin aynı şekilde yapacağı ürünler, ne kadar büyük bir emek gerektirirlerse gerektirsinler eser olarak nitelenemezler. Herhangi bir kimsenin en ufak bir çaba ile yazabileceği yazılar, resmi tebliğ ve genelgeler ile gazete haberlerinin fikir ürünleri oldukları şüphesiz olmakla beraber, bunlar eser olarak kabul edilemezler [ÖZTRAK,1971; s. 7]. Yine tanımdan anlaşılacağı gibi bir ürünün eser sayılması için edebi, sanatsal veya teknik açıdan üstün nitelikte olması da gerekmemektedir. Eser olarak tanımlanamayacak olan ancak önemli çaba sonucu elde edilmiş olan ürünlerin (örneğin istatistiki bilgiler gibi) izinsiz kullanımı veya çoğaltımı gerekli şartlar mevcutsa, rekabet hukuku veya ticaret hukuku kapsamında engellenebilir.
Eser üzerinde koruma kapsamına alınan hak eserin konusu değil bu konunun eseri meydana getiren gerçek kişi tarafından işlenme tarzıdır. Bu nedenle aynı konuda ve benzer işleve sahip pek çok eser meydana getirilebilir. Örneğin bir kişinin internet üzerinde kişilerin kendi profillerini oluşturup arkadaşları ile paylaşabilecekleri bir uygulama yapılmış olması böyle bir uygulamanın telif hakkı ile korunması sonucunu doğurmaz, sadece ortaya çıkan uygulama korunacaktır, bir başkası farklı şekillerde aynı uygulamayı geliştirebilir. FSEK Madde 8’de eser sahibi “Bir eserin sahibi onu meydana getirendir. Bir işlenmenin ve derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyendir.” biçiminde tanımlanmıştır. Eseri meydana getiren kişinin adının veya kendisini tanıtacak bir takma adın eser üzerinde belirtilmesi durumunda aksi ispatlanıncaya kadar bu kişi eser sahibidir. Eser sahibinin adının eserde belirtilmemesi durumunda yayınlanmış eserlerde yayımlayan, o da belli değilse, eseri çoğaltan eser sahibine tanınan hakları kullanma yetkisine sahiptir (FSEK m. 11).
Eser sahibinin birden fazla kişi olması durumunda öncelikle eser sahiplerinin meydana getirdikleri kısımların birbirinden ayrılıp ayrılamayacağı tespit edilmelidir. Burada herkes eserin farklı modüllerinin tamamını meydana getirebileceği gibi bir kişi kod yazarken bir diğeri veritabanını tasarlamış, bir başkası ise görsel tasarımı üstlenmiş olabilir. Eğer bir eserin meydana getirilmesinde her emeği geçen eserin belirli bir kısmını meydana getirmiş ise her emeği geçen kendi meydana getirdiği kısım üzerinde eser sahibine tanınan haklara sahip olacak ve bu haklarını tekbaşına kullanabilecektir. Eserin tamamına ilişkin maddi ve manevi hakların kullanılmasında ortak eser sahiplerinden herbiri diğerlerinin iznini talep edebilir ve diğerlerinin bu izni vermekten kaçınmaları durumunda mahkemeye başvurarak bu iznin alınması yoluna gidebilir.
Eser birden fazla kişi tarafından meydana getirilmişse ve bu kişilerin meydana getirdikleri parçalar ayrılmaz bir bütün oluşturmuşsa eseri meydana getiren kişiler eser üzerinde müşterek mülkiyet sahibi olurlar. Bu durumda eser sahipliğinden kaynaklanan hakları birlikte kullanacaklardır.
FSEK bir kişinin eserin meydana getirilmesine katkıda bulunmuş sayılması ve dolayısıyla ortak eser sahibi haklarına sahip olması için, kişinin eserin meydana getirilmesindeki katkısının bu yaratım işiyle doğrudan bağlantılı ve esaslı olması şartını aramıştır. Bu durum m. 10/3 te “Bir eserin vücuda getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar, iştirake esas teşkil etmez.” şeklinde açıkça ifade edilmektedir.
Kanuna 2001 yılında getirilen ek bir düzenleme ile birden fazla kişinin meydana getirmiş olduğu ve ayrılmaz bir bütün oluşturan eserler üzerindeki hakları kullanma yetkisinin eğer tarafların aralarındaki sözleşmede veya eserin meydana getirildiği tarihte geçerli olan kanunda aksine bir hüküm yoksa ortak eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişide olacağı hükmü getirilmiştir. Yazılım şirketleri bu düzenlemeye dayanarak birden fazla serbest programcıya hazırlatmış oldukları yazılım üzerindeki mali hakları kullanabileceklerdir. Değişiklik yasasının gerekçesi “Eseri yaratan gerçek kişilerdir, ancak kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve bu kurumlar adına eserler meydana getiren gerçek kişilerin eser sahibine tanınan münhasır hakları kullanmasında pratikte sorunlar yaşanmaktadır. Bu sebeple, TBMM Başkanlığına sunulan Tasarıda bulunmamakla birlikte, birden fazla kimsenin iştirakiyle meydana getirilen eserler üzerindeki hakların eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişilerce kullanılabileceğine ilişkin mevcut Kanunun 10 uncu maddesinde yapılan değişiklik Tasarıya ilave edilmiştir.” olarak belirtilmiştir[web 3].
Buraya kadar eser kavramı ve eser üzerindeki hakların kime ait olduğu sorunu üzerinde durduk. Çalışmamızınn bu kısmında da eser üzerindeki mali ve manevi hakların çeşitlerini ve bu hakların yazılımlarda ne şekillerde kullanıldığını inceleyeceğiz.
FSEK’na göre eser sahibinin eser üzerindeki hakları mali haklar ve manevi haklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu ayırım hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinin telif hakları yasalarında yer almaktadır.
Eser üzerindeki haklar hem eserin tamamı hem de parçaları için kullanılabilecektir. Bu husus FSEK m. 13’te “Eser sahibine tanınan hak ve salahiyetler eserin bütününe ve parçalarına şamildir.” ifadesi ile belirtilmiştir.
Hukuk sistemimizde eser üzerinde bir hakkın doğumu için eserin meydana gelmesi yeterlidir. Eseri meydana getiren kişi herhangi bir tescil veya tespit işlemine gerek kalmaksızın eser üzerinde maddi ve manevi hakları kullanma yetkisine sahip olacaktır. Bu nedenle eser üzerindeki hak sahipliğinin Bakanlığa bildirilmesi, eser işletme belgesi veya bandrol alınması gibi işlemler eser sahibine ait hakları kullanmak için yapılması gerekli işlemler değillerdir. Ancak bu tür idari başvurular eser üzerindeki hakların idari veya hukuki yollarla korunması talep edildiğinde resmi makamlar önünde hak sahipliğini belgeleme amaçlıdırlar. Bu düzenlemelerin getirilmesinin bir diğer nedeni de vergiye çeşitli kesintilere ilişkin kayıtların tutulmasında kullanılmalarıdır.
FSEK m.13 “Sinema ve müzik eseri sahipleri ve yapımcılar, hak ihdas etmek amacı taşımaksızın, sahip oldukları mali ve manevi hakların ihlal edilmemesi, sahipliklerinin belirlenmesinde ispat kolaylığı sağlanması ve mali haklara ilişkin yararlanma yetkilerinin takip edilmesi maksadıyla eserlerin kayıt ve tescilini yaptırırlar. Aynı maksatla, diğer eser gruplarında da eser sahibinin talebi üzerine, eserler ve mali haklara ilişkin yararlanma yetkileri kayıt altına alınabilir. Kayıt ve tescil usul ve esasları Kültür Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” Hükmünü getirmiştir. Yasa diğer eserler ifadesini kullanarak yazılımların da bu şekilde koruma altına alınmasının yolunu açmıştır. 1998 yılında FSEK’na dayanılarak çıkarılan Fikir ve Sanat Eserlerinin İşaretlenmesine İlişkin Yönetmelik 4. maddesinde bilgisayar programlarını işaretlenmesi gereken eserler arasında saymıştır. Ancak aynı yönetmeliğin 11. maddesi yazılım ürününün ne şekilde işaretleneceğini düzenlemiştir. Buna göre yazılım ürünü eğer geleneksel yollarla fiziksel taşıyıcı (CD, diket vb.) üzerinde satışa sunulmuşsa ad, ünvan, sürüm ve çıkış yılı bilgileri bu taşıyıcı üzerinede yer alacaktır. Eğer yazılım bir taşıyıcı üzerinde satışa sunulmamışsa bu bilgiler program ilk yüklendiğinde görüntülenebilecek şekilde yazılımın koduna eklenmelidir.
FSEK’nda eser üzerindeki haklar manevi haklar ve mali haklar olarak ikiye ayrılmış ve bu iki başlık altında düzenlenmiştir. Biz de kanunun sistematiğine uyarak eser üzerindeki hakalrı aşağıda bu iki başlık altında inceleyeceğiz.
Manevi haklar umuma arz yetkisi, adın belirtilmesi yetkisi ve eserde değişiklik yapılmasını men etmek hakkıdır. Bu haklar eser sahibinin eser ile ilişkisinden kaynaklanan haklardır. Dolayısıyla devredilemez ve mirasçılara da geçmezler. Ancak manevi hakları kullanma yetkisi devredilebilir. Somut bir örnekle açıklamak gerekirse, bir yazılım şirketi adına çalışan yazılımcı eser üzerindeki manevi haklarından olan değişiklik yapılmasını önleme hakkını devredemez ve bu hakkından eserde değişiklik yapılmadan önce feragat edemez. Ancak yazılım üzerinde bir değişiklik yapılması halinde, bu hakkı kullanarak değişikliği engelleme, eski haline getirtme veya tazminat talep etme hakkını kendisi adına kullanması için yazılım şirketini yetkilendirebilir.
Manevi haklardan vazgeçilemez. Bu nedenle çalışanın şirketiyle yaptığı hizmet sözleşmesi sırasında veya müşteri yaptığı ile yazılım geliştirme sözleşmesi sırasında bu haklarından vazgeçtiğini belirten yazılımcının bu taahhüdü geçerli olmayacak, yazılımcı daha sonra bu geçersizliği ileri sürerek manevi hakları kendisi kullanabilecektir.
Mali hakların devredilmiş olması manevi hakların da devredilmesi sonucunu doğurmaz. Ancak bazı yazarlar özellikle eser sahibinin ölmesi durumunda mali hakları devralan kişinin manevi hakları da kullanma yetkisine sahip olduğu fikrini savunmaktadırlar. [Tekinalp,1999, s. 152].
FSEK m. 14 umuma arz yetkisini
“Bir eserin umuma arz edilip edilmemesini yayımlanma zamanını ve tarzını münhasıran
eser sahibi tayin eder.
Bütünü veya esaslı bir kısmı alenileşmemiş olan, yahut ana hatları her hangi bir suretle henüz umuma tanıtılmayan bir eserin muhtevası hakkında ancak o eserin sahibi malumat verebilir.
(Değişik: 21.2.2001-4630/8) Eserin umuma arz edilmesi veya yayımlanma tarzı, sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise eser sahibi, başkasına yazılı izin vermiş olsa bile eserin gerek aslının gerek işlenmiş şeklinin umuma tanıtılması veya yayımlanmasını menedebilir. Menetme yetkisinden sözleşme ile vazgeçmek hükümsüzdür. Diğer tarafın tazminat hakkı saklıdır.” biçiminde tanımlamıştır.
Eserin kamuya arz hakkının manevi haklardan olduğu ve devredilemeyeceği kanunda açıkça balirtilmiştir. Hatta eserin kamuya arzı için izin verildikten sonra bile eser sahibine kamuya arzın şeref ve itibarını zedeleyecek olması durumunda yayınlama izini verdiği kişiyi yayınlamaktan menetme hakkı tanınmıştır. Bir diğer önemli husus da eser üzerinde adının belirtilmesi hakkını kullanmayan eser sahibinin yine hakkın kötüye kullanılması yasağının bir sonucu olarak kamuya arzı engelleme hakkına da sahip olmamasıdır. Çünkü bir kimsenin üzerinde adının bulunmadığı bir yazılımın kamuya arzından zarar görmesi düşünülemez. Doktrinde eser sahibi tarafından başkasına devredilmiş olan mali hakların kullanılmasının eserin kamuoyuna sunulmasını da kapsaması durumunda eser sahibinin kamuya arz yetkisini de mali haklarla birlikte devrettiği bazı yazarlarca kabul edilmektedir [Topaloğlu, 1997 s. 45].
Eseri yayma hakkının devredilmesi durumunda, özellikle eserin kamuya arz edilmemesi eser sahibine maddi zararına neden oluyorsa, –örneğin satılan kopya adedi üzerinden pay alınması biçiminde yapılan sözleşmelerde- eser sahibi yayıncıdan eserin makul bir süre içinde yayınlanmasını talep edebilir ve bu talebinin gerçekleştirilmemesi üzerine sözleşmesini haklı olarak feshedebilir [Topaloğlu, 1997 s. 45].
Kamuya arz hakkı bir kez kullanmakla tükenen bir haktır. Yani eser sahibi eserini kamuya bir kez arz ettikten sonra eser artık alenileşmiş(bilinir hale gelmiş) olur ve bu hak ortadan kalkar.
FSEK, madde 15’te adın belirtilmesi yetkisi “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususuna karar vermek salahiyeti münhasıran eser sahibine aittir.
Bir güzel sanat eserinden çoğaltma ile elde edilen kopyalarla bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin ad veya alametinin, kararlaştırılan veya adet olan şekilde belirtilmesi ve vücuda getirilen eserin bir kopya veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi şarttır.
Bir eserin kimin tarafından vücuda getirildiği ihtilaflı ise, yahut herhangi bir kimse eserin sahibi olduğunu iddia etmekte ise, hakiki sahibi, hakkının tespitini mahkemeden isteyebilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
FSEK madde 16 “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz.
Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işleyen, umuma arzeden, çoğaltan, yayımlayan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil ve yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.
(Değişik: 21.2.2001-4630/9) Eser sahibi, kayıtsız ve şartsız olarak yazılı izin vermiş olsa bile şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirilmeleri menedebilir. Menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile vazgeçmek hükümsüzdür.” düzenlemesini getirmiştir.
Eserde değişiklik yapılmasını menetme hakkı da diğer manevi haklar gibi eser sahibi ile eser arasındaki güçlü bağlar göz önüne alınarak FSEK’da düzenlenmiştir. Ancak bilgisayar yazılımlarının diğer eserlerden farklı karakterde olmalarından dolayı bu hükümlerin yazılımlara uygulanması konusunda yasada önemli istisnalar getirilmiştir. FSEK madde. 38 “Sözleşmede belirleyici hükümlerin yokluğu durumunda, hata düzeltme de dahil, bilgisayar programının düşünüldüğü amaca uygun kullanımı için gerekli olduğu durumda, bilgisayar programının onu hukuki yollardan edinen kişi tarafından çoğaltılması ve işlenmesi serbesttir.” hükmünü getirerek bilgisayar programlarının kullanım amacına uygun değişiklikler yapılabileceğini belirtmiş, ancak taraflar arasında yapılacak sözleşme ile aksinin kararlaştırılabilmesine izin vermiştir.
Mali haklar eserden ekonomik yönden yararlanma olanağını ve bunun şeklini belirleme yetkisini münhasıran eser sahibine veren ve ona üçüncü kişilerin bu tarzda faydalanmalarına engel olma yetkilerini bahşeden mutlak haklardır [Tekinalp, 1999 s. 170].
FSEK Madde 20 “Henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Alenileşmiş bir eserden, eser sahibine münhasıran tanınan faydalanma hakkı, bu Kanunda mali hak olarak gösterilenlerden ibarettir. Mali haklar birbirine bağlı değildir. Bunlardan birinin tasarrufu ve kullanılması diğerine tesir etmez
Bir işlemenin sahibi, kendisine bu sıfatla tanınan mali hakları, işleme hususunun serbest olduğu haller dışında, asıl eser sahibinin müsaade ettiği nispette kullanabilir.” ifadesi ile mali hakları düzenlemiştir.
Mali haklar eser sahibi ile üçüncü kişiler arasında yapılacak olan kiralama, lisans, tamamen veya kısmen devir, finansal kiralama gibi anlaşmalara veya haciz, rehin, hapis hakkı gibi hukuki işlemlere konu olabilirler ve miras yolu ile mirasçılara geçerler. Eser sahibi bu hakları kendisi veya vekili aracılığı ile kullanabilir. Bu haklar manevi haklardan farklı olarak tüzel kişilere de ait olabilirler.
Eser sahibinin FSEK’na göre yararlanabileceği haklar ancak kanunda sınırlayıcı olarak sayılmış olan 5 kategorideki haklardır. Üçüncü kişilerin bu sayılan haller dışındaki şekillerdeki yararlanmalarına telif hakkı kullanılarak engel olunamaz [Topaloğlu, 1997 s. 49]
FSEK madde. 21’e göre “Bir eserden, onu işleme suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” Eser sahibi eserin işlenmesine hiçbir şarta bağlı olmadan veya kendi belirleyeceği şartlar çerçevesinde, bir bedel karşılığında veya bedelsiz olarak izin verebilir.
İşleme hakkını alan kişinin bu hakkı işlenmeden ekonomik olarak faydalanma hakkını da kapsar. yani eseri işleyen kişi işleme eser üzerinde mali haklara sahip olacaktır” [Tekinalp, 1999, s. 174]. Eser üzerindeki mali haklar arasında sayılan işlenme hakkı bu yönüyle manevi haklardan olan değişiklik yapılmasını men etme yetkisinden ayrılır.
İşleme hakkının eser sahibi tarafından devredilmesi üzerine hakkı devralan kişi eseri işleyerek yeni bir yazılım meydana getirme hakkına sahiptir. Bu yeni yazılım yukarıda işleme eserler konusunda bahsetmiş olduğumuz özellikleri taşıması şartı ile bağımsız bir eser niteliğindedir. Bu eser üzerindeki mali ve manevi hakların sahibi işleme eseri meydana getiren kişidir. Burada işleme esere temel oluşturan eserin sahibinin tek hakkı işleme eserin kendi eseri işlenerek meydana getirildiğinin belirtilmesini talep hakkıdır.
Sadece işleyenin kişisel çevresinde kalan yani kamuya arz edilmeyen işlemeler için eser sahibinden izin almaya gerek yoktur.
Çoğaltma hakkı FSEK madde 22’de “Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.
Eserlerin aslında ikinci bir kopyasının çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü ses ve müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje krokilerin uygulanması da çoğaltma sayılır.
Çoğaltma hakkı, bilgisayar programının geçici çoğaltılmasını gerektirdiği ölçüde, programın yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi ve depolanması fiillerini de kapsar.” biçiminde tanımlanmıştır. Madde sadece maddi anlamda kopyalamayı değil eserin işaret ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan hertürlü araca kaydedilmesini düzenlemektedir. Bilgisayar yazılımları özellikleri nedeniyle üzerine kaydedildikleri medyanın çoğaltılması dışında biçimlerde de çoğaltılabilirler. Bu nedenle yazılımın her türlü dijital ortamda depolaması ve iletilmesi çoğaltma olarak kabul edilmelidir. İnternet de bir çoğaltma aracı olarak kullanılbilir [Tekinalp, 1999 s. 175].
WIPO tarafından 1996 yılında tanınan erişilebilir kılma hakkı sadece sanatçıya, icracı sanatçıya ve yapımcıya ait olan ve eserlerin ve koruma kapsamında olan diğer materyallerin internet gibi interaktif ağlar üzerinden dağıtılmasına izin verme veya bu dağıtımı engelleme yetkisi veren bir haktır. Çoğaltma hakkına benzer bir hak olan erişilebilir kılma hakkı son yıllarda yazılım korsanlarınca en çok ihlal edilen mali haklardandır. Özellikle internet ortamında faillerin takibinin zorluğu bu hakkın ihlal oranını arttırmaktadır. FSEK bu hakkı “Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir.” İfadesi ile 2001 yılında kabul etmiştir.
Yayma hakkı, bir eseri nüshalarının kamuya sunulması veya yayılması yoluyla eserden yararlanma hakkıdır. Yayma hakkının kullanılması ancak çoğaltma eylemi ile mümkündür. Bunun dışında eserin kamunun görebileceği şekilde teşhiri (mesela büyük ekranla kamuya açık alanlarda gösterimi) yayma olarak kabul edilemez [Topaloğlu, 1997 s. 53]. Her nekadar yayma hakkı çoğaltma gerçekleşmeden kullanılmazsa da yayma ve çoğaltma haklarının FSEK te ayrı ayrı tanımlanmış olması yerinde bir düzenlemedir. Bu şekilde uygulamada çoğaltan ile yayanın farklı kişiler olması durumunda karşılaşılacak olan zorluklar engellenmiştir.
FSEK madde. 23 Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkının münhasıran eser sahibine ait olduğu hükmünü getirmektedir.
Temsil eserin doğrudan doğruya duyulara hitap edecek şekilde sunulmasıdır. [Topaloğlu, 1997, s. 54] Bilgisayar programlarının kamuya açık alanlarda ekran, otomat vb şekilerede gösterimi veya internet ve intranet gibi ağlar üzerinden yayınlanmaları bu hak kapsamında incelenmelidir. Bu hak da diğer mali haklar gibi münhasıran eser sahibine aittir.
FSEK madde. 24- ve 25 te bu iki hak düzenlenmiş, bir eserden, doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkının ve radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması münhasıran eser sahibine ait olduğu belirtilmiştir.
5. SONUÇ
Uluslararası alanda WPPT, WTO,TRIPS ve özellikle WIPO tarafından yapılan düzenlemeler ve Türkiye’de FSEK’de 1995 ve 2001 yıllarında yapılan değişiklikle telif hakları İnternet ortamında daha net düzenlemelerle koruma altına alınmıştır.
Ancak İnternet üzerinden yapılan eser sunumları ve İnternet siteleri ticari hayatta önemli iktisadi değere sahip oldukları ve bu nedenle gerek yukarıda ayrıntılı olarak incelendiği gibi yasal düzenlemelerle, gerekse çeşitli teknolojik ve polisiye tedbirlerle bu ihlaller engellenmeye çalışıldığı halde tüm bu çalışmalar telif haklarının İnternet yolu ile ihlalini engellemekte yeterli olmamaktadır. Bunun birkaç nedeni vardır.
Bu nedenlerden bir tanesi ve belki de en temelde yatan neden telif haklarına aykırı davranışların halâ toplum tarafından suç olarak görülmemesidir. Bir kanun konusunu ne kadar iyi düzenlerse düzenlesin, toplum bu kanunun içeriğini benimsemediği sürece uygulanabilir olmaktan uzak kalacaktır. Bu nedenle öncelikle toplumun korsan yazılım, film, müzik ticaretinin, kullanımının, İnternet üzerinden yazılımların yasadışı yollarla edinilmesinin ve yazılım üzerindeki haklara aykırı diğer hareketlerin tıpkı maddi malların izinsiz kullanımı ve çalınması gibi bir suç olduğu konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda özellikle yurt dışında çok yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Ancak ülkemizde belirli bazı kuruluşların çabaları haricinde düzenli bir İnternet korsanlığı karşıtı çalışma yürütülmemektedir.
Telif haklarının hukuken korunmasını zorlaştıran bir diğer neden de sürekli gelişim içinde olan teknolojinin, bu haklara zarar vermek isteyen kişilerce kullanılmasıdır. Örneğin İnternet bağlantılarının gün geçtikçe daha hızlı ve kesintisiz hale gelmesi ve ucuzlayarak daha kolay erişilebilir olması İnternet üzerinden gerçekleştirilen ihlalleri de körüklemektedir. Aynı şekilde İnternette yapılan korsanlıklarda ihlale konu eserin yayınlandığı sitenin sahibinin ve hazırlayanının tespiti veya bu sitelerin kapatılması İnternetin anonim ve uluslarüstü yapısı nedeniyle çoğu olayda teknik olarak mümkün olmamaktadır. Bu nedenlere hukuki prosedürlerin yavaş işleyişi de eklendiğinde hakları zarar gören hak sahipleri haklarını aramaktan vazgeçmektedirler. Teknolojik önlemler açısından bakıldığında sorun daha da büyüktür. Genellikle alınan bir teknolojik önlemin kırılması en fazla birkaç ay sürmektedir.
Bu alanda hakların korunmasını zorlaştıran bir diğer etken bu tür eylemlerin tüm ülkelerde suç sayılmaması, bazı ülkelerin bu tür eylemleri cezalandırmaktan ve faillerin tespiti konusunda işbirliği yapmaktan kaçınmalarıdır. Bu nedenle İnternet üzerinden çeşitli yasak eylemleri gerçekleştirmek isteyen kişiler sunucularını bu ülkelerde tutmakta ve böylece haklarında yasal takibat yapılması imkansızlaşmaktadır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle telif hakları İnternet üzerinde yeterince korunamamaktadır ve bu durum ekonomiye zarar vermekte, teknolojiye ve sanatın kitlelere yayılmasına yapılacak olan yatırımın azalmasına neden olarak gelişmesini engellemektedir.
Bu sorunların aşılması, için hukukçulara ve yasa yapıcılara olduğu kadar teknik kişilere de görev düşmektedir.
Hakları ihlal eden korsanların teknik bilgilerinin yanında uzmanlık alanı çok farklı olan hukukçuların bu konudaki bilgilerinin çok yetersiz olduğu açıktır. bu yetersizliğin olumsuz sonuçlarının engellenmesi için teknik uzmanların konuya eğilmeleri gerekmektedir. Bu uzmanlar gerek yasaların hazırlık aşamasında, gerekse hak ihlali gerçekleştikten sonra failin belirlenmesi aşamasında hukukçulara danışmanlık vermeli, yol göstermelidirler.
Bu şekilde alınacak teknik ve hukuki önlemler, ülkelerin yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulanması konularındaki işbirliği ve en önemlisi bireylerin sanatçıların ve bağlantılı hak sahiplerinin haklarına saygı göstermeyi ve gayri maddi malların izinsiz kullanımının da maddi malların izinsiz kullanımı gibi ahlaka aykırı olduğu konusunda eğitilmeleri ile sorunun çözülebileceği ve İnternetin çıkış amacında olduğu gibi bilginin rahatlıkla ve sınırsızca, ama birbirinin haklarına saygı göstererek paylaşıldığı bir ortam haline geleceğine inanmaktayız.